1941’de Erzurum Aşkale Çatalbayır (Penek) Köyü’nde doğdum. İlkokul tahsilliyim. Evli üçü erkek, üçü kız olmak üzere altı çocuk babasıyım. 1985’e kadar Almanya’da çalıştım. 1985’ten bugüne kadar Side’de turizme yönelik iş yerleri açtım. Turistlerle, senelerce Türk Kültürü’nü; Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana, Yunus Emre felsefesini anlattım. Soyum seyit olduğundan Babam ‘Dedelik’ yapardı. Ben Babamla on sene köy köy, şehir şehir dolaştım.Bu gezilerde karşılaştığım, tanıştığım insanlardan edindiğim birikimlerle ‘Dede’liğim, turizmle ilglenmem, dünya ülkelerine yaptığım gezilerde edindiğim bilgiler bana şunu öğretti: Türkiye için ışık; Dünyaya ve Avrupa’ya iki yol gider. Birincisi kadının çağa uyması, ikincisi Ahmet-i Yesevi, Hacı Bektaş’ı Veli, Mevlana, Yunus felsefesi. Onların felsefesi, bütün dinleri kucaklamıştır.
Bu güneş misali ısıtan, pırlanta gibi ışık saçan Erenler beni çok etkiledi ve Gürcü asıllı Rusya’da yetişmiş Tanrıyel isimdeki ressama hayallerimi resmettirdi. Bu tablolarda gizlenmiş hakikatler var. Bu tablolarda yokmuş gibi davranılan Türkiye’nin içte bir nüfusuna sahip toplumun gerçeklerinin tanıtımı var. Bu tablolarda gizemler, mucizeler ve kerametler var. Bu tablolarda benim soyum ve BEN varım.Zeynal Ertekin
Kadındır çocukları büyüten cehaletten kurtaran,
Kadındır evliyaları peypamberleri doğuran,
Kadındır demokrasi, laikliği getiren,
Zeynel Dede der ki;
Kadınları kapatırsan, karanlığa doğru gider gider yarınlar.
Koreşan soyunu araştırıp kitap haline getiren Prof. Dr. Alemdar YALÇIN ve Yard. Doç. Dr. Hacı YILMAZ ‘a minnettar olduğumu belirtmek isterim.Koreşan soyunu merak edenlerin bu kitabı okumalarını tavsiye ederim.
Seyit soyundan gelen Koreşan ocağı seceresine ulaşmak için şuraya tıklayabilirisiniz.
Prof. Dr. Alemdar Yalçın’ın “Bir Destandır Anadolu” yazısına ulaşmak için lütfen tıklayın.
Sevgi bir hayber kalesidir,
Feth etki Şah-ı Merdan olasın.
Sevgi, sarp uçurum kayalar gibidir,
Dağcılar gibi ol ki iplerden asılasın.
Sevgi altın, pırlanta, yakut gibidir,
Sarraf ol ki değerlendiresin.
Sevgi güneş gibi parlar,
Yaraların varsa varsın kurtlansın.
Sevgi’yi seversen sen yaşarsın,
Sevmezsen bırak seller alsın da gitsin.
Allah rabbil alemindir dört kitapta aynıdır.
Gelmiş geçmiş evliyalar peygamberler de bu noktadadır.
Dört kitap derki; beni okuyan iyi anlamalıdır.
Sevgi, saygı bana değil insanadır, canlıyadır, tabıatadır.
Dört kitap derki; cehalete, fakirliğe kadına ışık tutulmalıdır
Dört kitap derki; beni okuyan sular gibi deryalara akmalıdır
Beni anlayan teknolojiye katkı yapmalı, astronotlardan ilham almalıdır.
Dört kitap derki; sevgi saygı bana değil! İnsanadır vahdet-i vücut insandır.
Zeynal derki; benim kitabım elimdeki telli sazımdır
Kalbimdeki coşkuyu teller Allah, Allah deyip haykırmaktadır
Parmaklarım tellerdeki ayetleri, hadisleri noktalamaktadır
Çağrışım, sedalarım, gözyaşlarım ehl-i beyte sevdalıdır.
Ben Zeynel, 3 oğlum, 3 kızım, 6 torunum ve eşim,
Bir ben kaldım vatanımda.
Ben öyle bir serseriyim ki öz diyarımda,
Ne oğlum ne kızım ne torunum var yanımda.
Onun için kıymet almam dost yanımda.
Yazdığım kitaplar soyumu secereyle ispatlar,
Soyumun Seyit oluşu, içinde o kadar ermişi,
Onlar halen budizmi hindistanı övüşü,
Ne kıymet alır çizdiğim resimler ve tablolar,
Ne kazandığım varlığım, işyerlerim, evler ve arsalar,
Ne de belli olur evlat ve babalar,
Ne türkiyeliler ne de avrupalılar…
Allah işlerini rastgetirsin,
Gün gelir devran döner gerçekleri görsünler…
Zeynal derki; Ben dinden, mezhepten pek anlamam Hoca
Her telden oynarım ama bir noktadan geçemem Hoca
Çağırırım ben gece-gündüz yolum uğrarsa giderim Hacca
Bazen Türkçe çağırırım bazen Zazaca
Okurum Kuran’ı ama ben anlamam arapça
Kimi çağırır Rusça kimi İngilizce kimi Almanca
Kimi kilisede kimi camide kimi manastırda
Kimi dinli kimi dinsiz kimi de ateist anladın mı Hoca
Kimi zengin kimi fakir övünür para olunca
Kimi olur âlim kandırır cahili bulunca
Dünyaya bakınca güçlü devletler zevk alır kanlar akınca
Ne din kalır ne mezhepler politika olunca
Ey Allahım bu dünya döner döner korkutur zelzele olunca
Fırtınalar kopar, seller akar denizler coşunca
Kimi ağlar, kimi güler kimi hüküm sürer fırsat bulunca
Sana da kalmaz ey zalim bir gün zamanı gelince